Öncelikle yazının en başına Netenyahu’ya günümüz Hitler’i, Gazze kasabı diyen sayın Cumhurbaşkanını alkışlayarak başlamak istiyorum

Ve diğer alkışlar kasap Netenyahu’ya hayır diyen ve okullarının içinde polis terörüyle karşı karşıya kalan Amerikan üniversiteleri ve öğrencilerine.

Öte yandan ; Prof. Yuval Noah Harari birkaç gün önce Haaretz’te yayınlanan yazısında şöyle bir ifade kullanmış ; Altı ay süren savaşın ardından rehinelerin çoğu hala tutsak ve Hamas hala ayakta. Fakat Gazze Şeridi harap olmuş durumda, binlerce insan öldürüldü ve nüfusunun çoğu açlıktan ölmek üzere olan mülteciler haline geldi. Gazze ile birlikte İsrail’in uluslararası itibarı da yerle bir oldu. Artık eski dostlarımızın birçoğu tarafından bile nefret edilir ve dışlanır bir hale geldik. Filistinlilere karşı davranışlarımızı değiştirmezsek, kibrimiz ve intikam hırsımız bizi tarihi bir felakete sürükleyecek

Aydın düşüncelerin çoğunda ortak bir özgürlük, demokrasi ve insan hakları anlayışının olması ne kadar güzel. Harari bir miktar kendi ülkesinin çıkarlarını gözetiyor olsa da en azından Filistin’de olan ve ölenlere ses çıkarıyor, görmezden gelmiyor yapılanları.

Peki dünya basını konuyu nasıl görüyor?

İngiliz Web portalı In, ifade özgürlüğünü savunuyor  “Ortadoğu’daki çatışma hiç şüphesiz karmaşık ve tarafların tamamı sorumluluk taşıyor. Ancak bu, tartışamayacağımız anlamına gelmiyor. … Tartışmak demek, farklı görüşleri dinlemek, etkinlikler düzenlemek ve gösteriler organize etmek demektir. İsrail yanlısı bir etkinliğin yasaklanması veya İsrail’in meşru müdafaa hakkını destekleyenlerin konuşmasına izin verilmemesi halinde haklı olarak öfkelenip nasıl karşı çıkıyorsak, Filistinlileri destekleyenlerin susturulmasına yönelik her türlü girişime de karşı çıkmak zorundayız.”

Fransız L’Opinion , 1930’lar ve 1960’larla paralellikler kuruyor: Hoşgörüsüzlük ilericilik oldu

“Bugünkü manzaralar, siyahi öğrencilerin ırkçıların sözlü saldırıları altında dersliklere ancak polis eşliğinde girebildiği 1960’lı yılların tam tersi. Altmış yıl sonra hoşgörüsüzlük taraf değiştirdi ve şimdi, eğer böyle adlandırmak isterseniz ‘ilericilik’ oldu. Bu tarih cahili çığırtkanlar, 1930’larda Avrupa’da Yahudi öğrencilerin üniversiteye alınmasının yasaklandığını biliyorlar mı acaba? Öfkemize verilen nefret dolu yanıtları şimdiden duyabiliyoruz: ‘Peki ya Gazze’deki çocuklar, bu sizi rahatsız etmiyor mu?’ … İyi de neden bazılarının çektiği acılar yalnızca diğerlerinin acıları görmezden gelinerek tanınsın?”

Alman Zeit Online’a göre protestolar Joe Biden için tehlikeli bir hal alabilir. “Üniversitelerdeki protestolar, Başkan’ın Ortadoğu politikasına karşı aylardır biriken memnuniyetsizliğin ilk doruk noktasını oluşturuyor. Genç ve sol görüşlü seçmenler, 81 yaşındaki Biden’ın yeniden aday olmasından dolayı zaten hayal kırıklığı yaşıyor. … Öte yandan -geleneksel olarak Demokratlara oy veren- Yahudi yurttaşlar da Biden’ın hem dış hem de iç politikadaki krizde nasıl yön bulmaya çalıştığını yakından takip ediyor. 5 Kasım’da Donald Trump’ı mağlup etmek istiyorsa, Biden’ın her iki seçmen grubunu da kaybetmemesi gerek.”

Danimarkalı Politiken, öğrencilerin harekete geçmesini övüyor: Burada değil de başka nerede?

“Üniversiteler, genelde dünyanın müstakbel düşünürleri ile yöneticilerinin doğduğu bilgi ve öğrenme merkezleridir. Gazze’deki savaş gibi trajik ve çelişkili bir çatışma üniversitelerde tartışılmayacak da nerede tartışılacak? … Öte yandan, Yale ve diğer yerlerdeki Yahudi öğrencilerin protestolar yüzünden kendilerini tehdit altında hissetmeleri ve korkmaları elbette savunulması imkânsız bir durum. Herkese alan açılmalı ve idealinde herkesi daha da bilgeleştiren ve dünyayı değiştiren bir tartışma yürütülmeli.”

Peki sevgili okur

Sizce bizdeki yansımalar nasıl?

Onu da bir başka yazıya bırakalım…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir